Tatil yeri sayılır mı bilmiyorum ama Antalyada kaldım bir süre. Doğalgaz yoktu. Yazın serinleme, kışın ısınma için çoğu yerde klima kullanılıyormuş orada meğer. Sıcak su için elektrikli ısıtıcı aygıtlardan vardı.
Ben yapı olarak üşüyen bir insan değilim pek. Orada da hava sabah erken saatler dışında aşırı soğuk olmadı hiç. En düşük sıcaklık 3-4 derece falandı. Problem yaşamadım pek fazla. Tek sıkıntı suyun ısınması bazen zaman alıyordu, acelem olduğu zaman soğuk dışa girmek zorunda kaldım, götüm dondu bikaç kez.

bizim burda (silivrinin yazlik bi bolgesi) dogalgaz var ama market sadece sezon boyunca var. eylulde kapaniyor, diger marketler de yurume 15 dakika uzaklikta. pazar da ayni yere kuruluyor. arabamiz da yok. o yuzden topluca alisveris yapamiyoruz. merkeze gittikce gunu kurtarmalik aliyoruz. ayrica eczane de yok. hasta olmadan ilac stoklamak gerekiyor. istanbul'a otobus surekli yok, ortalama saatte 2 kere filan anca geciyor.

yani şimdi sahil hattını düşünüyorum 10 dakika aralıklarla yerleşim yerleri var biri çok kalabalık iken diğeri çok ıssız oluyor. genel olarak bölge arayamazsınız. aklınızda bi iki yer belirleyip nasıl olduğunu araştırmanın gerekir.

ege Akdeniz bölgeleri kışın da yaşamak için iyidir.

Sonucta coluklu cocuklu buyuk aile degilsen bodrumda isinmanin sorun olacagini dusunmuyorum. Dogal gaz yoksa klima veya elektrikli sobayla bulundugun odayi isitirsin evin tamamini isitmak zor geliyorsa.

Bodrum da yaşıyorum, yaz kış klima devam, kış aylarında şömine süper gidiyor,sıcak su olayını şofben yada güneş enerjisi ile hallediyorsun,doğalgaz o kadarda gerekli değil bence

İki ismim var benim.
Birini abim koymuş. Sınıfta bir tane arkadaşı varmış o isimde, çok iyi çocukmuş. O yüzden o isim olsun demiş. Bir de Tanju Çolak'ın oğlunun adıymış, gaza gelmiş.
Diğerini de babamın iş arkadaşları "abi bunu koy be ehehehe" demişler, öyle olmuş.
Saçma sapan bir hikaye. Seviyorum ama ismimle bir sorunum yok.

bana hamileyken annem bir kadının çocuğuna seslendiğini duymuş. isim de hoşuna gidince koymuşlar. öyle egzentrik bir hikaye de değil.

Annem hamileliğinin başında kızı olursa koyacağı ismi seçmiş. Kraliçe olacak benim kızım diye :)
İsmimi çok seviyorum <3

Talihsiz bir hikaye var duyduğum: bir arkadaşımım adı bahar olacakmış, kadir gecesi doğunca kadriye koymuşlar.

Babamın bir arkadaşı vardı, o doğunca babası bütün isimlere bakmış hiçbirini içine sindirememiş, kendi isim uydurmuş: özerentin

beni kiz olacagim zannediyorlarmis. annemler merve olsun diye kendi aralarinda oyle konusmuslar anlasmislar sonra ultrason falan bakmislar ki erkegim, sonra dedemin buyuk dedemin kardesini falan koyalim demis halamlar babaannemler falan, annem ve babam karsi cikmis, onlari kaderi hic gulmedi bahti kotuydu bula bula onu mu buldunuz demisler. babam da adini burak koyacağim demiş, dayım, abimi fişfiklemiş, senin adin murat kardesinin adi burak olmasin x olsun uyumlu olur hem az isim demis. abim gunlerce x olacak da x olacak diye araksiz aglamis bogazlari sismis hep, sonra dayanamamis x koymuslar. benden 3 yas buyuk cocuga ismimi koydurttular. inanilir gibi degil sevgili seyirciler.
simdi kiz olsaydim yilbasi herkes bende olacakti aahh ahhh.

edit: bu basligin yandan carklisi lazim olanlar icun eksiduyu.ru

Babam çalıştığı yerdeki çaycıyı çok severmiş. Ordan geliyor benimkisi. İsim vermek isteyecek onca aile büyüğü varken çaycıda diretmesi bence enteresan.

benim ismimi dayım koymuş. anne baba aile kabul etmiş tamam diye. daha sonra babam kimliğimi çıkarmaya gittiğinde babasının ismini yazdırmış. siz yine bu ismi seslenin kimlikte de böyle olsun demiş. kimlikteki adımı akrabalar , mahalle arkadaşları falan bilmez. ablam bile sonradan öğrendi :)

Annem sinemada izlediği aktörü beğeniyor sonra da benim adimi koyuyor bu kdr saçma.;) adamın 4-5 filmi olması anneminse filmi su an hatırlamasi...

büyükdedemin soyadı. atatürk'ün silah arkadaşıymış.
başka kimsede yok, güzel isim :)

annemin ilk isminin 2 harfi ve soyadımızın ilk 2 harfi.. aslında annem başka isim istiyormuş da babam böyle ikna etmiş.

zamanında fenerbahçe'de oynayan bir futbolcudan esinlenerek vermiş babam. kendisi fenerbahçeli. işin ironik tarafı ben galatasaraylıyım.

dedemin ismi

Annem bir şiirde görüp koymuş. Tam anlamıyla nefret ediyorum ismimden.

Babamla anam eski komunistlerden. Devrim koyalım demişler sonra çocuk sivrilir başıma dert olur deyip evirip benzer bi isim vermişler.

annemin dayısının hiç çocuğu olmamış o yüzden ilk adımı annem koymuş.
babam da ilk doğan çocuğunun ismini annem koyarsa köyde gezdirmezler beni diye bana ikinci bir isim daha vermiş.
ismimi seviyorum evet ve türkiyede pek az kişide olması ismimi bana has kılıyor.

doğduğum sene fenerbahçeye kiralık gelen saçma sapan bir futbolcunun adıymış bunu 25 yaşında öğrendim ve kendimi çok değersiz hissetmeye başladım.

bizimkiler 80 öncesi aynı örgüte mensup. ben doğmadan 3 ay önce idam edilen yiğidin adı örgüt kararıyla verilmiş bana.

Annemle babam aralarında anlaşmışlar. Kız olursa anne, erkek olursa baba koyacak adını diye. Adım annemin iddiasına göre gazetede bir haberde isim olarak geçiyormuş. Türkiye'de toplasan 10 kişi yoktur benim ismimde.
Dayımla dedem ilerde sıkıntı cekmeyeyim diye sıradan bir isim daha onermisler. Böylece iki isimli olmuşum. Ama ikinci adım ailede hiç kullanilmadi. Sadece bir yerlerde ilk ismimi okuyamayan olursa ikinciyi söyler.

babam daha evlenmeden karar vermis adima. ilk adimi cok sevdigi icin, ikinci adimi da buyuk dedemin biraz sertligiyle unlu olup da erken olen kardesinin anisina secmis.

babam isimlere oyle takintilidir ki, ben daha 8 yasindayken bir gun oglum olursa ona konacak adi bile belirlemistik.

ben senenin başında 55nu7500 aldım ve gerçekten çok memnunum. fiyattan elersiniz onu ama 49 ekran olanı tüm beklentilerinizi karşılayacaktır bence.

samasung 55nu7400 aldım.
gayet memnunum.
çok fazla teknik detay veremem ancak 4k videolarda herhangi bir titreme filan yaşamıyorum.

Gunaydin, herkes bizim kadar fakir degil

genelde firmalar karşılıyor, firmalara karşılatıyorlar. kendi firması da olabilir, çalıştığı firmada olabilir.

gerçi şimdi aklıma geldi, futbolcularda herhalde kiralık evlerde oturuyorlardı, klup ödüyordu.

Şöyle düşün: 25 bin kirasi olan ev en aşağı 8-10 milyon liradir. İyi ihtimal tabi bu. Adam böyle bir parayı neden taş duvara gömdüm ki daha çok kazanabiliyorsa? Misal siz 10 milyon lira ile aylık 50bin lira kazanç elde edebiliyorsunuz. O 10 milyonu 4 duvara mi yatirirsiniz yoksa kirada oturmaya devam mı edersiniz? Daha ucuz yerde oturamaz mi? Hayır oturamaz. Prestij meselesi. Fiat ile Mercedes ikisi de aynı amaca hizmet ediyor. Ama herkes Fiat kullanmıyor.

ayb +1
para kazanmayı bilen adam parayı betona gömeceğine daha çok gelir getirecek kanala aktarır. bizim çapımızdaki evler için bile geçerli bu ama bizde o parayı çevirebilecek vizyon, tecrübe vs. yok.

adwokat, balpolen, mete kudur,allah yazdıysa bozsun ve tsubasa dışındaki herhangi biri olabilir.

Ev kiralamak ev almaktan daha karlı olabiliyor çoğu zaman. Bir de haiz kelimesi i haliyle kullanılır. E haliyle değil.

Buraları hayata ev almak amacıyla çıkılmış bir serüven gözüyle bakmayan insanlar kiralıyor.

Ayda 25bin lira kirası olan bir yerin normal şartlarda piyasadaki satış fiyatı 6 milyon liradır. Alım gücü sonsuz olmayan, parasını döndürme/değerlendirme kaygısı olan hiçbir kimse de 6 milyon tlyi verip bir ev almayacaktır. Çünkü bizim milletimizdeki genel düşüncenin aksine ev almak, elle tutulur bir yatırım değil. Ev alıp oturmak hiç değil. Ev almanın yatırım kabul edilebileceği tek senaryo bir evin, bir sebepten ötürü normal değerinin altına bir fiyattan satılıyor olması olabilir.

Şöyle düşünelim
6 milyon tl paranız var. Bu evi alıp içine oturabilirsiniz, kiralayıp ayda 25 bin lira verebilirsiniz.
Aldığınız senaryoda 6 milyon tlniz kayboldu ve likit olmayan, gayrimenkul piyasasının gelecekte yapacağı hareketlere göre uzun vadede para kazandıracak bir yatırımınız oldu.
Kiraladığınız senaryoda 6 milyon tlniz hesabınızda duruyor. Aylık kira bedeliniz 25bin tl de, bu paranın %0,4'ü. 6 milyon tl'yi ayda sadece %1 kazandırabilecek bir şekilde değerlendirirseniz, getireceği para 60bin tl. İki buçuk aylık kiranız yani.

Şimdi bu durumda almak mı mantıklı, kiralamak mı?

Aylık 5bin dolar bile etmiyor. Biz fakiriz diye fazla geliyor da bu paraya new york'ta, londra'da stüdyo daire bile tutamazsın. Senin dediğin muhtemelen çok güzel bir evdir. Oyna devam.

25 binlik olmasa da yakın bir meblağa kiraladığım bir ev var benim de. garsoniyer amaçlı kullanıyorum genelde, bazen de kaçıp kafa dinliyorum.

araplar.

Budva. Kotor'da kalmanin bir anlami yok. Budva'dan Kotor'a gecmek kolay zaten yakin yer. Bi ugrar gelirsiniz.
Ben de 3 gun kaldim, komple Budva'da konakladim oradan saga sola gittim. Araba vardi ama.

Ben Kotor diyorum. Manzaralı bir yerde kalırsanız Kotor.

kotor'a 1 gunden fazla ayirmayin. budva tam tatil yoresi, canli, plaji bol. kotor merkezde gezecek yer de yuzecek yer de kisitli.

Tereddütsüz Kotor diyorum.
İkisi de öyle çok kocaman, gezip bitirilemeyecek yerler değil. Budvada biraz daha plajcılık var, Kotorda dünyanın en güzel yeri var. O kadar güzel bir yer ben görmedim ya gerçekten. Karpostal gibi bir yer.
2 gün kalmak için de daha mantıklı. Bir gününü o dağa tırmanmacaya ayırırsınız, diğer gününde de iki kiliseye girip çıkar, takılırsınız.
Popüler bir tane kahvaltıcı var old town ile otogar arasında. Tripadvisordan falan bakıp bulursunuz rahatça. Orayı da tavsiye ederim.

Kotor’da kalın.
1 gün budva
1 gün kotor
Shengen ve araç varsa 1 gün de dubrovnik

Restorant ya da kalacak yer tavsiyesi için mesaj atabilirsin

Kotor diyorum. Bi gün kale tırmanışı bi gün de old town sokaklarında kaybolma şeklinde güzel geçer. Budva için 1 gün gayet yeterli bence.

şimdi ödeme yaptım, kesinti olmadı ama maaş hesabım olduğu içindir.

Eft için sizden ücret alınmasını alıp, 2 cümle içinde kamu bankası Halkbank'ın satışına bağlayabilmeniz beni hayretlere düşürdü gerçekten.
Eft ücretinin neden alındığının cevabını kendiniz vermişsiniz zaten. Maaş müşterisi olduğunuz dönem almamışlar, şimdi almışlar. Ki zaten bankalar artık acımıyor, çatır çatır alıyor aktarım ücretlerini.

Aynı limitte vermezler büyük ihtimalle. Aylık gelirinizi sorar, ona göre verirler. Durumunuza göre de kademeli yükseltirler.

@cay koy geliyorum, 3 yildir hatta agustos ayi da olmus 3.5 yildir. sirketim bu banka ile calismadi. 3.5 yildir baska banka ile calisiyoruz calisiuyorum, 3.5 yil kesilmedi, simdi kesildi mi demeliyim. ki oyle gosteriyor ilginc sekilde. bankayi aradim temmuz ayindan itibaren herkes kesiyoruz politikamiz bu yonde degisti dedi. ( cogu musteri temsilcisi pek hakim degil cok guvenilmez zaten de) kendi helvasini kavuran zombi'den kesmemisler.

neyse yapacak bir sey yok. tesekkur ederim.

Benden de ilk kez geçen ay kestiler daha önce uzun bir süre ücretsiz kullanmıştım.

kuveyttürk'ü 10 senedir kullanıyorum.
kredi kartınıda kullanıyorum.
bir kere bile hesap,eft,havale,kart kullanım ücreti ödemedim.

@aslindapsikolojiksorun iyiymis bak. kullanilabilir. sirket hesabi degilsiniz di mi.

Normal olan EFT ücretinin kesilmesidir zaten. Muafiyet durumları olabiliyor maaş müşterisi olma gibi, bunun dışında herkesten kesilir. Hatta maaş müşterisi olup firma anlaşması olmayanlardan da kesilebilir sözleşmeye bağlı.

Bunun dışında son zamanlarda EFT havale ücreti almayan birkaç banka da türedi. Enpara, ing e turuncu, kuveyttürk gibi

Ucuz kredi vermeye basladi ya, ucretten carpiyor

Gidince nakit odersin.sorun olmaz

rezervasyonlarına tıklayıp, bahsettiğin rezervasyonun detaylarını aç. alt tarafta ödeme bilgileri gibi bir bölüm olacak. orada işletme nakit kabul ediyor mu, kredi kartı kabul ediyor mu o bilgileri görebilirsin. büyük ihtimal nakit kabul ederler ama sadece kredi kartı ile ödeme alan yerler nadir de olsa var.

girdiğin kredi kartı rezervasyonu garanti etmek için. kafana göre iptal edip, işletmeyi zor duruma sokmayasın diye. oradan otomatik çekmiyorlar parayı.

cash.

kilitli naylon poşetin içine koy ayrı ayrı.

100ml’yi geçmemesi gerekiyor her ikisinin de. şişenin içinde ne kadar olduğu da fark etmiyor, isterse %10’u dolu olsun, 150ml’lik şişeyi kabul etmezler.

100ml üzerindeyse çöpe atarlar, yazık olur.

@phoarbix'in söylediğini ilk kez duyuyorum ben. yaklaşık 1/4ü kalmış 200ml parfüm şişesiyle uçağa çok bindim, bir sıkıntı olmadı hiç.

www.sabihagokcen.aero

“Ambalajı 100 mililitre nin üzerindeki sıvılar içindeki sıvı miktarı 100 mililetre nin altında olsa dahi kabine alınmamaktadır.”

Kural bu şekilde. Sizin durumda güvenlikçi bir istisna uygulamıştır. Normalde yasak, almazlarsa şikayet hakkınız bulunmuyor.

çok güvenli gelmeyecek büyük ihtimal size ama bir şey olacağını da sanmıyorum. çok fazla kişi kalıyor zaten o bölgede. ben rezervasyon yapmamış olsaydınız trastevere bölgesini önerirdim size ama öyle tarlabaşı gibi bir yer de değil yani termini bölgesi.

Kim diyor ya termini güvenli değil diye. Gece 4 te yürüyerek gittim geldim hostele kulüplerden 1 hafta boyunca.

Biraz abartı geldi bana. Gece geç saatlerde termini istasyonunun önünde sağında solunda it çakal dolaşıyormuş, onu ben de duydum ama orada zaten ne işiniz var. Zaten öyle ghetto bir ortam canlanmasın gözünüzde, öyle leş gibi bir yer falan değil. Bilakis nispeten merkezi bir yer.

Hayatinda hintli paki gormemis adama tehlikeli gelebilir ilk bakista ama istanbul gormus adama termini komaz.

Yuzlerce hostel/otel var o bolgede.

Iciniz rahat olsun. Istanbul'daymis gibi dolasin.

Ben Roma'ya iki kez gittim ve ikisinde de Termini bölgesinde kaldım. Öyle çok rahatsız edici bir yer değil bence. İstanbul'da daha kötü yerler vardır eminim.

Laptop iste.

pc iş görüyorsa pc istemek mantıksız. ilgi alanların ne ona göre düşünmek lazım. mesela ps4 yazmışsın ama ben olsam xbox one x isterdim. hem sıkıtı çıkarmadan bluray 4k filmlerini izlersin. hem iyi bi tv varsa evde 4k oyun oynarsın. aylık üyelik ile netflix gibi havuzda olan oyunları oynayabiliyorsun. yanında gelen kolu pcne bluetooth ile bağlayıp pcden de oyun oynayabilirsin.

saat mantıklı

ben türkiyeye dönerken genelde ikinci bavula alkol dolduruyorum. abd de 20/30 dolar olan alkol çeşitleri burada 300/400 olunca ciddi fark oluyo. alkol kullanmıyorsanız temizlik robotları iyi seçenek.

Eniştem geçen hafta kendine xiaomi süpürge getirdi keşke daha önce getirseymişim dedi. Neye daha çok ihtiyacın varsa onu iste, sadece biraz daha ucuz diye gereksiz bişey almana gerek yok

Şundan:
remarkable.com

Yani ilgi alanlarına göre değişir. Ben olsam şunu isterim.

www.gibson.com

Ama sizin sıradaladıklarınız arasından da laptop isterdim. PS4 istemezdim.

Konsollarla ilgiliyseniz nintendo switch olabilir.

faiz olabilir mi değil faiz tabii ki işte ne olacak başka. hepsinin vadesi geçmiş diyorsun, vadesi geçenlere de haliyle faiz biniyor.
borcun dökümünü açarsan görebilirsin ne kadar faiz gelmiş, ne olmuş. nakit indirimi ya da faiz silmek diye bir şey yok benim bildiğim kadarıyla. yapılandırmaya açmışlardı kyk borçlarını geçenlerde, onu yapsaydın olurdu.

Borç dökümü diye bir yer göremedim de tam olarak anlayamadım faiz miktarını. Şansıma daha haciz gelmedi,gelene kadar aksiyon almıcam.

borcun detayına bastığın zaman aylık ödemeler şeklinde satır satır çıkar. her bir satırın yanında da onun üzerine eklenmiş faiz tutarı yazar. aylık anapara ödemesi ne kadarsa, toplam taksit ile çarp, anaparayı bul. toplam borcundan onu çıkartıp da gelen toplam faizi bul.

çeyrek.
yarım artık aileye filan takılır

Çeyrek.

çeyrek takıp geçerdim.

Yeteri kadar yakın olsaydı aranızın açılmasına fırsat vermezdiniz. Çeyrek diyorum.

Ne kadar yakın arkadaşın?

Çeyrek. Gramı bile düşünürüm.

@noluyo yaa

Çocukluk arkadaşım. Evleneceği kişiye kadar çok da iyiydik. Ama böyle oldu.

@fezagezgini

Ben ne diyeyim koca insana? Evleneceği kişiyle ilgili olumsuz konuşmadım. Hep iyi davrandım. Art niyetli yaklaşmadım. Ama günün sonunda bu hale getirdi. Sadece bana karşı değil bir arkadaşımız daha var yakın. Ondan da uzaklaştırıyor. Ama bana karşı biraz daha şiddetli. Biraz dominant ve ben ne dersem o olacak karakterinde bir insan. Ondandır belki, bilemiyorum.

sanki sen bu soruyu sordun yakın bir zamanda. ya başkası sordu.

sevdiğim bir arkadaşımla, bana zamanında ağır laflar eden ve beni çok üzen, bir türlü affedemediğim sevgilisi evlendiler. düğün davetiyesi gönderdi arkadaşım. gitmemeyi düşündüm kıza hala gıcık olduğum için ama arkadaşımın da yanında olmak istedim. ve düğüne gidip hiçbir şey takmamaya karar verdim. öyle de yaptım. valla ayıp mayıp. ne yapayım. o kadar üzülmüştüm zamanında kız yüzünden. para vermek içimden gelmedi.

kız düğünde bana karşı çok minnoştu bu arada. muhtemelen sizde de öyle olacak. düğünlerine gelmişsin, ne demek sana yüz vermemek, senden tiksinmek.

bence bir şey takma. baktın ki düğün sonrasında arkadaşının eşi hala sana karşı uyuz, sadece arkadaşına özel bir hediye alırsın. baktın aranız düzeliyor gibi, o zaman bir çeyrek ya da yarım ne içinden geliyorsa alır götürürsün.

gram tak geç.

#kazdagininustualtindandegerlidir

Hiçbir şey takma+1

Gram bile düşündürücü.
Evlendikten bir süre sonra fotoğraftan tamamen silineceksin.
Dostun değilim ama yine de acı söyledim.

yakın arkadaşımdan sonrasını okumadım, cevap çeyrek.

gerçekten yakın arkadaşsa çeyrek olmaz. gerçekten yakın arkadaş olsanız da böyle bir hikaye olmaz gerçi.
tak o zaman çeyreği gitsin

ceyrek gibi yuvarlak gramlar var, gram al tak, taki sirasinda mikroskopla onu mu inceleyecek,

gram yeterli

Çeyrek parasını takın.

Ekonomik olarak zordaysan hicbir sey takmadan git.
Ama seni zorlamayacaksa ceyrek.

çöpe atacak çok paran varsa çeyrek, az paran varsa gram.
yok arkadaş ben hesabımı kitabımı bilirim dersen bir şey takma, neticede evlendikten hemen sonra olmasa da çok kısa bir süre içinde arkadaşlığınız tamamen bitecek.

Evlendikten sonra görüşmeyecekseniz gram yoksa çeyrek

Gram iyidir.

Yuvarlak olanından takın.

140 journos olabilir

CGP Grey, kurzgesagt, charisma on command sevdiklerim.

Daha spesifik konular istiyorsan GoT ile ilgili Preston Jacobs var çok iyi eleman.

CNN Türk
DW news
DW Türkce
Onedio
140journos
Halk ekrani
TEDX Talks
Sokopop
Aliianz Motto
Ruhun Doysun

tam kafa daagitmalik www.youtube.com
bu da fena degil www.youtube.com
wired www.youtube.com
muebbet muhabbet www.youtube.com

Bant Magazine
Açık Beyin

5 yaşındaki yeğenim var, tableti neredeyse bi kaç günde bir, sadece youtube dan çizgi film izlemek için açıyor diyebilirim. Hiçbir zaman tablet tutkunu olmadı, telefonu hiç eline almıyor, ablam ve eşi öyle sert yasaklar filan da koymadı, sadece sürekli çocukla birlikte bişey yapacak biri oldu etrafında, örneğin babası varken parkta bahçede top oynuyorlar, annesi ile dışarı çıkıyorlar, cafe sinema vs., ben sürekli kutu oyunları, puzzle, oyuncak ya da etkinlik yapan kişiyim. farkında olmadan böyle bir düzen oluştu. çocuk sıkıldıkça diğerlerine geçiyor. gündüz zaten yuvada arkadaşlarıyla. anne baba üniversite mezunu. bir de evde tablet ya da tlf la sürekli vakit geçiren büyükler olmayınca çocuk da o kadar tablete düşkün olmuyor sanırım.

Var. Kuzenimin oğlu. Anne baba lisans mezunu. Anne okul öncesi öğretmeni, babanın kendi işi var ama aynı zamanda konservatuar öğrencisi.
Çocuk merak bile etmiyor telefonu ya. Çok ilginç.

Var. Günde birkaç saat YouTube’dan çizgi film vs izliyorlar. Televizyon izleme durumlarını bilmiyorum ama onlarda kaldığımda fark ettim açmayı bilmiyorlar.
Anneleri çalışmıyor genellikle birlikte oyun oynuyorlar.
Yaşları birbirine yakın iki küçük kız anneleri yanlarında değilken de beraber vakit geçiriyorlar bu yüzden biraz şanslılar.
Anne üniversite baba lise mezunu.

Müdürün çocuğu yeni aldıkları yavru köpeğini elinde telefon varken seviyor oynuyor çoğu zaman.

ablamın kızı. 4 yaşına yaklaştı. evde tabletleri yok zaten. tv’leri de yok. kız doğduğundan beri, hatta o doğmadan önce de durum böyleydi. anne baba lisans mezunu, biri odtü biri ytü. ikisi de çok tv ve ekranla alakaları olmayan insanlardı, çocukta da bu alışkanlık oluşmadı doğal olarak.

evde bir laptop var, yeğenimin de günde 1-2 bölüm hani şu 5-10 dakikalık falan olan çizgifilmlerden izleme hakkı var. bunu biliyor ve izlemek istediğinde söylüyor, açıyor izliyor. bazen bir tane daha izlemek istiyor, izin veriyorlar. onu da izledikten sonra hemen kapatıyor :)

bazen ailecek oturup film geceleri yapıyorlar. miyazaki’nin totoro çizgifilmini repliklerini ezbere bilecek kadar çok izlemişler :D

telefon konusunda ise çok hassas. ortalıkta bir telefon gördüğü gibi hemen alıp bir yerlere kaldırıyor. telefonu ihtiyacımız dışında kullanırsak zararlı ışınları bize zarar verir demişler, çok endişeleniyor bir şey olacak diye. biz telefonu elimize alınca da bize kızıyor zararlı diye :) zaten annesi babası da telefona çok düşen insanlar değiller öyle sosyal medya vs. aktif kullanmıyorlar.

edit. günün büyük bölümünü yuvada geçiriyor. yuvaya başlamadan önce de annem onlarda kalıyordu ve sık sık dışarı parka çıkarıyordu yeğenimi. ya da onunla evde oynuyordu, beraber yemek yapıyorlardı, yeğenimin mahallede oturan arkadaşlarını çağırıyorlardı ya da onlara misafirliğe gidiyorlardı falan. annemin çocuklarla arasının çok iyi olması ve çok iyi anlaşması büyük etkili oldu bence.

benim çocuğum. birimiz boğaziçi, birimiz itü. kendisinin ilgisi, merakı var ama biz vermiyoruz.

Yeğenlerim var. Oyuncaklarla oynayıp, parkta falan gezerek vakit geçiriyorlar. Yani gerçi bir tanesi daha bebek, o daha çok uyuyup ağlamakla geçiriyor zamanını.
Ebeveynlerin ikisi de yüksek lisans.

Kırsalda yaşayan arkadaşım var. Oğlu ormanda, dağda bitki, böcek peşinde, bölgedeki çocuk ve yetişkinlerle oynayarak, denk geldiği etkinliklere katılarak vakit geçiriyor. Resim yapıyor, ormanda yürüyüş, kedi köpekle, kendi oyuncaklarıyla oynuyor, mantar, kekik, ceviz vb. topluyor. Akşamları pc oyunu oynadığını biliyorum. Bazen elinde telefon da oluyo ama bağımlı değil neyse ki. Anası babası ayri. Babasını zaten bilmiyorum da anasının tahsil durumunu da hic sormadim.

tool "hayranı" ile sıradan bir hayran arasında fark çoktur. tool'u sevenler sayıca az vardır ama sevgilerinin derinliği çok daha fazladır. internet ve sosyal medya da bu tür hayran kitlelerini, yani sayısı az ama sesi çok çıkan kitleleri güçlendiren bir şey.

şöyle düşün eskiden olsa çevrende tool dinleyen ya da ne bileyim tost ekmeğinden bina yapan yoksa birine bahsettiğinde "bu ne saçma şey abi." yanıtını alır otururdun. şimdi internete gir tost ekmeğinden bina yapan 50bin kişilik facebook grubu, 20k aboneli youtube kanalı, vb. var.

aklıma şu video geldi: www.youtube.com

pek dinlemem fakat video çok hoş. :)

yaptıkları müzik çok iyi, sadece tool değil birçok grup böyle bekleniyor zaten, size bu denk gelmiştir.
spotify'a da yıllar sonra ilk kez geldiği için ses getirdi.

@rawr

www.youtube.com

şu video da çok hoş :)

gerçekten güzel müzik yapıyorlar çünkü. çok derin geliyor tool şarkıları bana hep. hem müziksel, hem sözler anlamında.
yorucu da bir müzikleri var, nispeten sığ türler gibi pıt pıt dinlenilecek şarkılar yapmıyorlar. sindirmesi zaman alıyor, belli bir zaman harcaman gerekiyor.
bunlardan ötürü de aşırı büyük bir hayran kitleleri yok. ama seveni de işte @inekadam'ın söylediği gibi, çok seviyor.

yıllar yılı dijital platformlarda yoklardı ve artık aşağı yukarı herkes müzik dinlemek için bu mecraları kullandığı için bir eksikliği oluyordu. ben telefondan youtube'a girip tool şarkısı çok açtım mesela. sonunda gelmeleri güzel oldu, sevenleri sevdiği müziğe daha kolay erişebiliyor işte.
albüm meselesi ha çıktı, ha çıkıyor diye senelerdir beklenmesiydi. benzer bir çok grup/sanatçı var, hepsini bekleyen var. bu senin gözüne batmış.
enteresan bir hikayeleri yok ama şöyle bir durumları var, bu adamların bir albüm yapması çok uzun sürüyor. bir iki röportajda da konuşulduğunu hatırlıyorum, maynard gruptakilerin yazdıkları şeylerin defalarca üstünden geçip ufak tefek şeyleri değiştirdikleri için şarkı yazma sürecinin aşırı uzadığını falan söylemişti. adamlar biraz mükemmeliyetçi takılıyorlar ve günün sonunda yaptıkları işe de yansıyor.

Ben soruyu anlamadım. Ayrıca arkadaşlara da katılmıyorum. Tool bir hayli popüler bir grup. Metal için popüler yani. Müzikal olarak da nispeten kalburüstü iş yaptıklarından, seveni çok. E seveni çok olan bir grubun, spotify'a ve diğer platformlara eklenmesinin çok konuşulması neden garip ki? Daha doğrusu bütün

Yıllardır albüm çıkarmayan popüler başka bir grup albüm çıkarırsa da yine konuşulur.

Bu etkinin sebebi, yaptıkları müziğin beğenilmesi, sözlerinin derin bulunması, popüler kültüre değil bir tarza hitap etmeleri. Dinleyici ne ister demek yerine, biz bunu yapıyoruz ve nasıl daha iyi yapabiliriz demeleri. Bunu ilke edinen ve başarabilen her grup popüler olur zaten.

Tabii o kadar popüler değiller belki ama, Queen neden çok popüler, Metallica'yı neden bu kadar çok konuşuyorlar demek gibi bir şey bu.

ne tool'u?

playlistleri dışarı aktarma tool'u

parabola <3

Overrated bi grup bence. Yokluğu hissedilmiyodu ki.

Ben tanımıyordum. Bir kac gün önce sözlükte popüler olunca kim diye baktım. Beğendim ama dinlemem sanırım.

Sözlükte çok saçma şeyler yazmışlar sanki savaştan çıkmış gibi sevinmiş yazanlar.

Çok eskiden dinlerdim, hatta çok dinlerdim. Spotify'a gelince baktım 1-2 dinledim kapattım. Artık sarmıyor :/

Benim anlamadığım spotify a gelince ne oldu, ulkece kalkındık mı. Bana spotify reklamı gibi geldi entryler

Telefonumda taşıdığım mp3lerin sayısı azaldığı için çok mutlu oldum ama Salival hala gelmedi. Bir de Camel'ın Rajaz albümü gelirse hepsinden kurtulacağım! Yay!

Tool dinlemek için youtube ile dövüşmekten bunalmış bünyeye ilaç gibi geldi.
Çok mutluyum lan.

Fiyatı ne kadar yüksek olursa olsun hala satın alan oldukça düşmez.

fiyat düşüşü diye bir şey görmüyorum ben bu ülkede. Zamlanma ya da zam oranı alım gücüne göre yavaşlar, birim maaşa daha fazla alkol alınabilir duruma gelir. Ama bu zihniyetle çok zor gözüküyor.

Öyle bir şeyin olmasına ihtimal dahi vermiyorum. Herkesin ayağa kalkması "madem öyleyse almıyoruz" demesi lazım. O da mümkün olmadığına göre, bu şekilde devam. En iyi ihtimalle hint kumaşının dediği gibi, vergi yavaşlarken alım gücü görece artabilir.

Paramız biraz değerlenirse düşebilir tabi; ancak zor .

iktidar değişmediği sürece fiyatlar düşmez.

Alkol fiyatları yüksek değil. Vergiler yüksek. Onlar da belki de ileride bi anda düşer. Belli olmaz.

Üretime değil tüketime dayalı bir ekonomiyiz ve tüketim üzerinden alınan vergiler sayesinde geçinen bir devletimiz var. Bunların üzerine sağ tabandan beslenen, rakiplerine karşı her silahı kullanmaktan çekinmeyen bir iktidar bu devleti yönetiyor.

Özetle @walter haklı. Bu hem siyasi bir mesele hem de benimsenen ekonomi politikalarına uygun bir ayrımcılık.

last.fm verilerime göre son 12 yılda;

Grizzly Bear - Shift
Beirut - Postcards From Italy
The Gadsdens - The Sailor Song
Joy Division - Love Will Tear Us Apart
Manu Chao - Me Llaman Calle

1-yine bu yıl ada sensiz içime hiç sinmedi - hüner çoşkuner
2-yalan değil pek kolay olmayacak - hüner çoşkuner
3-bu ne sevgi ah bu ne ızdırap - mustafa keser
4-saymadım kaç yıl oldu sen ellerin olalı - ihsan güvenç
5-barak havası - ihsan güvenç

last.fm verilerime göre son 13 yılda;

nirvana - about a girl
yann tiersen - la valse des monstres
jimi hendrix - little wing
leonard cohen - famous blue raincoat
nirvana - polly

hayatım boyunca en çok dinlediğim beş şarkı çok zor ya, tahminen şöyledir

space oddity - david bowie
lounge act - nirvana
don't stop me now - queen
say something - james
breakfast at tiffany's - deep blue something

tahminen

pink floyd - high hopes
the beatles - across the universe
nirvana - the man who sold the world
oasis - wonderwall
pearl jam - last kiss

Hayatım boyunca en çok dinlediğim beş şarkıyı bilemiyorum.

Ama bu sıralar çok dinlediğim şarkılardan 5 tane yazayım.

Calling Miss Khadija - Art Blakey & The Jazz Messengers

My Love And I - Charlie Haden, Gonzalo Rubalcaba

Calcutta Blues - The Dave Brubeck Quartet

Blue Monk - Bill Evans

Round Midnight - Miles Davis

tahminen:

bohemian rhapsody-Queen
My Way-Frank SInatra
Tamirci ciragi- Cem Karaca

Bir de sarki degil ama Vivaldi- 4 seasons

Duman - Köprüaltı
Johnny Cash - The man comes around
Teoman - mutlu son
Hotel California
Tom Waits - hold on

Hayatım boyunca bilemiyorum ama 2018 spotfy en çok dinlediklerim şunlarmış

Rocket Man -Elton John

Josephine - Teitur

Numbers - Timo Raisanen

O won't complein- Benjamin Clementine

Tahminen:

Jefferson Airplane - White Rabbit
The Doors - Spanish Caravan
The Beatles - Michelle
Queen- Good Old Fashioned Lover Boy
Guns N' Roses - Rocket Queen

Aslında bi 15-20 şarkı daha var kafamda bu listeye aday ama muhtemelen şu yazdığım 5 şarkıdan en az 3'ü en çok dinlediğim 5'in içindedir.

Muhtemel sıralama:

1-Python Lee Jackson - In a Broken Dream www.youtube.com
2-R.E.M. - E-Bow The Letter www.youtube.com
3-Teoman - Renkli Rüyalar Oteli www.youtube.com
4-Duman - Aman Aman www.youtube.com
5-The Doors - The End www.youtube.com

dire straits - sultans of swing
eric clapton - layla
dave matthews band - all along the watchtower

tahminen

metallica - wherever i may roam
avenged sevenfold - save me
metallica - master of puppets
dream theater - stream of consciousness
morcheeba - enjoy the ride

yani bu veri şimdi bir yerden gelse muhtemelen 2, en fazla 3 tanesi tutar. mesela bu yazdığım şarkılardan son 5 yılda ilk 5'e sadece iki tanesi girmiş. ama işin spotify öncesi de var tabi.

Moda degil de kadikoyde önereyim.

1) sarnıç
2) livane
3) yeni meyhane

fasıl kısmını bilemiyorum ama güneşin sofrası

moda meyhanesi var, bi de eski dublin yerine açılan yer var. orası biraz daha coşkulu ilkine göre. ama fasıl daha çok o adamların yoldan çevirip zorla oturtmaya çalıştığı balıkçılar pazarı- çarşıdakilerde oluyo

haydarpaşı garı meyhanesi. en azından ambiyans olarak en iyisi

rock düzeyi tartışılır ama hem şarkıya hem gruba bi şans verin... (grupla organik bağım var, inkar etmem :) )

www.youtube.com

oasis - stop crying your heart out www.youtube.com

white lion - when the children cry www.youtube.com

deep purple - soldier of fortune www.youtube.com

whitesnake - is this love www.youtube.com

scorpions - send me an angel www.youtube.com

bu liste çok uzar, burada bırakıyorum

edit: dayanamadım şunu da ekleyeyim

blackmore's night - wish you were here www.youtube.com

pink floyd - welcome to the machine

arabada, işte, evde, içerken.. her yerde dinlerim.

Camel - lady fantasy
Dire straits - On every street (live version)

dire straits - brothers in arms
the alan parsons project - old and wise
alice in chains - nutshell
dream theater - hollow years
eric clapton - tears in heaven
the smiths - asleep

@cay koy geliyorum. rica etsem boş zamanda bana liste atabilirsiniz. blackmore's night dedin yaa. :) çoğu vr ama unuttuğum aklıma gelmeyen çok var. o yüzden kesin unuttuklarım senin listelerinde vardır :)

mr. big - anything for you
foreigner - waiting for a girl like you
dokken - alone again
kingdom come - what love can be
kingdom come - friends
whitesnake - ain't no love in the heart of the city

erkeğin cimri olduğunu düşünmek? pardon, bu senaryoda eşyaların parasını erkek mi ödüyor tek başına?
eşyalar temizse, güzelse, eve de uyuyorsa neden olmasın? kalan parayla araba alınır, tatile gidilir vs. tabi para kadın ve erkek tarafından birlikte ödenir.

not: evimdeki eşyaların yarısına yakını ikinci el.

Çirkinse kalan detaylar önemli değil.

Beğendiğim şeylerse ucuzu varken direkt alırım. Sadece ucuz diye almam.

Yıpranmışlıkları da önemli.

Cimrilik düşünmem.

Kalan parayla ne yapılacağı yine diğerlerini düşünürken çok etkilemez.

Mantık açısından sorunsuz ama manevi açıdan sorunlu.

Kendi adıma böyle bir öneride bulunmazdım. Evlenip boşanmış bir çiftin eşyalarına baktıkça aklıma gelir rahatsız olurdum. Ayrıca icradan eşya almak gibi. Bir başkasının sıkıntısını kendine avantaj olarak kullanıyorsun. Öyle hissederdim. Hak yemişim gibi. Adamların ahı var gibi. Ev eşyası özel bir şey. Adamların zevki uymayabilir ayrıca. Hadi uydu diyelim, elektronik dışındakiler çok özel eşyalar. Biraz mantıkla koltuktan kanepeye yataktan halıya her yerde çiftin anılarını görürüm. Rahatsız edici.

Erkeğin sadece cimri değil, sinekten yağ çıkaran, empati yoksunu biri olduğunu da düşünürdüm.

Baştan kabul etse bile sonradan bir ömür baş eti yeme gerekçesi olarak kullanacak onlarca kadın tanıyorum.
Kesinlikle hiç böyle bir şeye girme derim.

Sorun 2. El esya degil. Bosanmis ciftin esyalarini satin almak huzursuz eder beni.
2. El esyada sorun yok. Adam cimri degil.
Kalan parayla araba almam, tatile cikariz.

benim cekincem uzerindeki enerji olurdu. kullanılmıs esyalari kullananlarin enerjisi esyaya gecer, onlar hayir gormedigi icin hayır getirmez derler.

Dogma olabilir ama ben daha ucuz birinci el tercih ederdim. Bunun disinda bir sorunu yok, cimri vs diye dusunmezdim.

Boşanmış bi çiftin olduklarını bilmezsem sıkıntı yok.

Mutsuzluğu eşyalara geçmiştir o çiftin. Ben almam ama mantıklı bence. Alanı yadırgamam. Başka 2. El eşya bakmayı daha mantıklı bulurum.

Bi de yeni evlenmiş çiftin eşyaları yapış yapış olur.

Sıfır iyidir

asla cimrilik diye düşünmem. teşhir mallarından alıp kullanmak da bence akıllılık. üstelik, erkeği de sorumlu tutmam, evi beraber kuruyoruz. o eşyaları alacak, ben de ona börek mi açacağım? böyle bir iş bölümü olmaz erkek arkadaşımla aram da. ama bu başka konu.

sadece, kişisel olarak eşyaların enerjisine inanırım. antika eşya kullanıyorum ve çok seviyorum ancak her eşyayı alamam mesela. enerjisi beni iten bazı parçalarla karşılaştım. kullanılan eşyalara o kişinin enerjisinin sindiğini düşünürüm.

boşanacak olan çiftin enerjisi var mı, ona karar vermem gerek sanırım. eşyaları görmem gerek. yine de bu durumda itiraz etsem ve ortak karar olarak almamaya karar versek bile, bu "sıfırını alsın, eski şeyi mi kullancam ben" mantığıyla değil, o eşyayı beğenmediğim ya da bende uyandırdığı hissi sevmediğin için olur.
altın taraklı eşya falansa zaten bedava sıfırı verilse almam, o da var.

yok enerjisi iyiyse, model fena değilse, zaten sıfırını da görsem beğeneceksem, param cebimde kalacaksa, eşyaları alır ve o konuyu anında kapatırım. bir de, ne olursa olsun, alsak da almasak da asla, ama asla, bak en önemli kısım, bu tekliften kimseye bahsetmem. almasanız bile bir dangalak çıkar "zaten o boşanmış insanların eşyasını bile teklif etmişti" der.

bakın püf nokta bu: asla kimseye bu konudan bahsetmeyin.

Alırdım.

Eğer erkek olansan ve kamuoyu yoklaması yapıyorsan tehlikeli iş derim. Anca kızın nabzını yoklayabilirsin, ya da başka biri bunu yanınızda sorabilir, satan birileri var alsanıza diye tavsiyede bulunabilir. Kız da a neden olmasın fln derse güya sen de niyetsizmişsin gibi böyle Bi işe girebilirsin. Aksi taktirdr ilişki bile sakata gelebilir.

kedi köpek beslemiyorsa alırım.

Erkek olarak alirim diyorum. Esim alinmaz diyo. Neden diye sormak istemedim cunku haklisin hayatim dedim.

Alırım ya. Enerji fizik bilimine ait bir kavram, nukler, ısı, ışık gibi çeşitleri var. Maanvi alana ait kullanmak terminolojide hata oluyor. Masada da olsa olsa potansiyel enerji vardır, itince düşer. Masanın madde olarsk is yapabilme potsnsiyeli beni ancsk madde olarak etkiler. O yuzden direkt alırım. Ama sorun şu estetik beğeni ve eşyalardan pratik beklenti karşlanmazsa o iş yatar. Erkegin cimri oldugunu düşünmem (*-*)/

Eşyaya bu kadar anlam yüklemek son derece anlamsız. Zevkinize ve ihtiyacınıza uyuyorsa, daha ekonomik bir şekilde karşılayabiliyorsanız almamak için nasıl bir gerekçe olabilir ki?

Esyanin enerjisi ile yasamimizi degistirebilecek kudrette olduguna inanmadigim icin alirdim, ayrica esyaya bu kadar mana yuklemek neden derdim +1

ben direk alırım.

evliliği ayakta tutan ev eşyası ise, olmaz olsun öyle evlilik.

Çok mantıklı, şahane bir fikir aslında. Gönül ister ki ucuza alalım, artan parayı da bir güzel tatile falan gidip harcayalım ama büyük ihtimalle yapmazdım.

Ben teklifimi etsem, kız da kabul etse bile saçma sapan bir manzara olur. "Bu dingil bizim kızımıza spotçudan mu eşya aldı getirdi, ne yaptı" tarzı geyiklerin dönmemesi mümkün değil. Olmaz demeyin, gerçekten olmaması mümkün değil.
Kız yapmaz, kızın ailesi yapmaz, amcası teyzesi yapar. O da yapmasa uzaktan akrabası yapar, komşusu yapar. Zaten akraba tayfasını iki elinle birer ayı yakalasan memnun edemezsin, bir de böyle bir koz vermek piranhaların önüne kendini atmaktır. Kendinden önemlisi birileri kalkıp kıza, ailesine falan "sizin damat da heralde biraz şeymiş ehehehe" falan der. Tadımız kaçmasın.

Genelde İngiliz aksanını anlaşılmaz bulurum ama buna bayıldım, gayet anlaşılır ve kulağa çok hoş geliyor. 8,5 veya 9 diyorum.

İngiliz aksanını ben de anlaşılmaz buluyorum bazen ama bu baya net o yüzden 9 falan.

çok ağır, anlaşılmaz bir aksanı yok. vurgusu, tonlaması falan da gayet düzgün olup, tane tane konuşunca gayet anlaşılır olmuş. 10/10

Her ne kadar ingiliz aksani gibi gorunse de bence bu adam ingiliz degil. Kulagi cok iyi olan ve aksani cok iyi taklit edebilen birisi. Puanim 9/10

tane tane ve anlaşılır konuşuyor, aksana rağmen yuvarlamıyor kelimeleri. Puanım 9

50-60 kişi aynı koğuşta yatıyorsun, ortam inanılmaz tozlu. spordan sonra üşütmeye müsaitsin, düzenli bir şekilde duş alamıyorsun. koğuştan biri hasta oldu mu yayılması kolay.

O kadar insan bi arada oldugundan bence. Ayni nefesi soluyorsun. Kimi cami kapat usuyorum diyor kimi ac diyor. Biri hastalanirsa hop tum kogus hasta. Egitim deniliyor adina da. Evet savas icin egitim. Ama dusman askerleri yatiralim da uyusunlar demez. Insansiz araciyla tepene biner. Biz bunu kavrayamadik henuz. Manuel savas devri kapandi ne yazik ki. Bak yine sinirlendim.

Biri hastalanmasa, diğeri kesinlikle hastalanıyor. O malum kişi hastalandıktan sonra da ışık hızıyla tüm koğuşa yayılıyor. Askerde hastalık kaçınılmaz

en büyük neden havasızlık. kışın üşür diye yazın sinek girer, ses olur diye camlar açılmayınca herkes aynı havayı solumak zorunda kalıyor!

onbeş ay askerlik yaptım, bu onbeş ay içinde yaz ya da kış, acemi ya da usta birliği sırtımdaki terin bir saniye kuruduğunu hatırlamam. bundan ala da sebep yok, bu sürece alışmak 3 ay istiyor en az, sonra toplu yaşamın hijyenik olmaması, tuvalet banyo, beraber yemek yeme, aynı kantini kullanma, koğuş sistemi yatış, daha ne olsun, ölmediğimize şükretmek lazım. sen son derece hijyenik birisi olabilirsin, kendi hijyenine özen gösteriyor olabilirsin, tek kelime türkçe bilmeyen, poşet çayı bildiğin yırtarak sıcak suyun içine döken insanın tuvaletten çıktıktan sonra ellerini yıkaması, gidip kendi isteğiyle yıkanmak istemesini düşünmek çok çok saçma. hatta 22-23-24 yaşında ilk defa medeniyete inip o vesile ile sünnet olan insanlar da görmüştüm, çok eski değil 2002-2004 arası. medeniyet dediğim adam dağdaki köyünden ilk defa askerlik yüzünden bir yere gidiyor, bu sayede poşet çayı da, bisküviyi de, çeşmeyi açtığında akan suyu da, tuvaleti de banyoyu da görüyor. arkadaş yemekhane temizliği demiş, şöyle bir örnek vereyim, bi kişi büyük yer fırçasıyla masaları süpürüyor, bi kişi masaların üstüne maşrapa ile su atıyor, bi kişi çekpas ile masaların üzerindeki suyu çekiyor masa temizliği tamam. sonra tekrar başa gidip yere su döküp masaların üstlerini temizledikleri fırçalar ve çekpaslar ile birisi önden köpürtüyor, diğerleri çekpasla temizliyor. yani yer ya da masa farketmez, bulaşık dersen suya sok çıkar o kadar, o tabldotların üzerindeki yağ varya en az 20 30 senelik vardır. bi eleman vardı kokudan yanına yaklaşılmıyordu, sonra banyo günlerine dikkatimiz çekildi ulan hiç bi banyoda yok adam, kaldı ki banyo açık biz müsait olduğumuz her an gidiyorduk akşamdan sabah 8 e kadar gidebilirsin, akşam iştimasından sonra, 1 de nöbet dönüşü vb. elemanı yıkanmaya zorladık istemedi, sonra bölük komutanın talimatı ile bölüğün ortasında araba fırçasıyla yıkamıştık. banyolara da zorla götürüyorduk. ondan sonra alıştı, ördek gibi banyodan çıkmaz olduydu eleman.

Hicbir onlem alinmadigi icin,kapasitenin cok ustunde askeri tikis tikis kislalara dolduklari icin,mantik olmadigi icin

pislikten.

hayatında ilk defa diş fırçası gören adamlar vardı askerde.

bokuyla duvara şafak yazanı gördüm, yeterli olur sanırım.

Pislik içinde yaşıyorsun. Yerden milletin pis çöplerini topluyorsun. Oturma imkanın yok tozun toprağın içine gömülüyorsun. Verdikleri nevresimin temiz olmayışı bile yeterli

Yazacaktim ama en ustteki cevapta tum sebepleri yazilmis zaten. Ben acemilikte kisin ortasinda yagmurun altinda bekletildigimiz icin cok saglam hasta olmuştum.

Kıbrısta askerken gece tuvalete gitmeye üşenip koğuşun önüne sıçan adam vardı. Hasta olmayıp ne yapıcan...

Kalabalıkta salgın olması doğal. Ben askerdeyken öksürükten komutanın konuşması duyulmuyodu.

Polatılıda 2,5 ay eğitim gördüm. Şubat mart nisanda soğuktu epey. Ben bi kere hasta oldum ama. O da bikaç gün soğukta bi şey olmayınca artist artist gezmemden. 4-5 güne geçmişti. Yanımda götürdüğüm augmentin sağ olsun. Bi de aferin sinüs vermişti binbaşı. Ben böyle bi sinüs boşalması görmedim. Kafam rahatladı resmen. Lol

Ondan sonra kuradan kıbrısı çektim. Aids’e yakalanırım diye bekliyodum ama bi şey olmadı nasıl olduysa.

Bulaşma konusu bir yana asıl problem toz, ciğerler tozu elimine etmek için sürekli balgam ve sümük üretiyor, onu atmak bir hafta sürüyor en az.

koğuşu temizleyince görüyorsun zaten, her gün temizlediğin koğuşta deli gibi toz birikiyor. e onların bir çoğu da ağzına yüzüne giriyor.

ikincisi komutanların saçma bir hareketi tüm askeriyeyi hasta edebiliyor. Ben bedelliden yeni döndüm, gecen haftalarda yaz gününün ortasında yağmur yağdı ve komutan da sağolsun o gün eğitime çıkarttı. 2 dk ıslandık, diğer komutan ıslanmayalım diye bir çatının altına soktu. Orada da ıslak ıslak rüzgar yedik, 1 gün sonra çoğu hasta oldu. Sonra onlar diğerlerini hasta etti derken yayıldı.

duşlar, tuvaletler sıkıntılı zaten. Tuvaleti temizleyecek yeterli malzemeyi bulamadığın çok oluyor, mecbur su döküp çıkıyorsun. 3 tuvalete 1 fırça düşüyor ve temizlik için izin verilen süre 20 dk. Yüzey temizleyici diye bir şey veriyorlar, bir gün buluyorsun ikinci gün yok.

Benim de yakın çevremde böyle bir iki arkadaşım var. Evet, çok abartı. İlgi için yapıyorlar.
Bak şu kadar insan beğendi fotoğrafımı, bak işte bu kadar insan storylerime bakıyor, "son attığım fotoğrafı beğendin mi? hadi çabuk aç beğen" falan. Çok itici

Yaptığı her şeyi paylaşanların üstüne şimdi bir de paylaşmak için bir şeyler yapanlar türedi. Geçenlerde yurt dışında yaşayan bir arkadaşımın oradan tanıdığı yabancı bir çift geldi istanbula. Genç tipler böyle 21-22 yaşlarında. Bir şeyler içtik, muhabbet ettik falan. Kız instagramda popülerlik kasan birisiymiş, bilmemkaçbin takipçisi falan varmış. Ortaköy camiine gittiler, içeri girip 10 dakika sonra falan çıktılar. Naptınız, beğendiniz mi diyorum "çok iyi fotoğraflar çektik" diyor. Tamam da nasıldı diyorum, "baksana fotoğraflar çok güzel çıktı" diyor. Mesele "burada böyle bir yapı varmış, hadi gezelim görelim" falan değil yani. Mesele "şurada iki fotoğraf çekelim, atarız".
İki tane arkadaşım yurt dışında bir cafeye gitmişler geçenlerde böyle hoş, şık bir yer. Yer yok maalesef demiş çalışanlar, kız demiş ki tamam o zaman bir dakika. Girmiş içeri, bir güzel videosunu çekip story atmış, çıkıp tamam demiş hadi gidelim. Hastalık lan bu. Gerçekten bu normal değil.

Maalesef bu insanlar yuzunden sosyal hayatimda yaptigim hicbir seyden zevk alamaz oldum.
Konsere gidersiniz telefonlardan sahneyi goremezsiniz, tatile gidersiniz her an fotograf cekmek istemelerinden dolayi tatil zehir olur.
Ani yasamak ve anin tadini cikarmak imkansizlasti. En kotusu de aslinda paylasilan sey ile gercegin ne kadar farkli oldugunu biliyor olmak ve bu yuzden insanlardan sogumak.

Nedeni ise basit: hayatta baskalari icin yasamak, begenilme hissinin baska turlu elde edilememesi, kendini oldugundan farkli gosterme cabasi.
Bir de cogu insan flort ettigi kisi mesaj atsin diye surekli sosyal medyada aktif.

Dakka başı almıyorlardır la abartmayın :D Bir yere gidince adet oldu artık, gidilen yerde bi hikaye atılıyor yani. 50 saniyeni alır fotoyu çekip hikaye atmak. 1 dakika bile değil bak :D 50 saniye içinde o işi hallettikten sonra yine herkes birbiriyle konuşuyor eğleniyor, sıkıntı olmuyor yani. Hadi biz 400 takipçili fakirler atıyoruz ama bunu bella hadid bile yapıyor, kadın şarap bardağı elinde hikaye atıyor. Hadi biz fakirlerin ilgiye ihtiyacı var, beğendiğimiz kız ''afiyet olsun'' yazsın oradan muhabbet yürüsün diye atıyoruz ama bella hadid niye atıyor? Adet oldu işte idare edin, böyle her şeye sinirlenirseniz hasta olur erken yaşlanırsınız.

bella hadid de yurudugu insan yazsin diye atiyo merak etme.

açık öğretim bölümleri

marmara hukuk

Bildiğim kadarıyla bu üniversiteye göre değişiyor. X bölümü için y üniversitesinde devam zorunluluğu aranır, z'de ise aranmayabilir.

@yemrem marmara hukuk düşünüyorum. ancak diplomanın yurtdışında pek para edeceğini düşünmüyorum.

bölümden bölüme, hatta hocadan hocaya bile değişiyor.
istanbul iktisatta devam zorunluluğu yok. 2 tane hocaya denk geldim ben yoklama alıp, takip eden.

iü psikoloji mezunuyum. genelde devam zorunluluğu yok. ama son sene ik dersi ve klinik okumalar dersinde hoca yoklama aldı. adli psikolojide, çocuk ergen suçluluğunda, nitel araştırmada falan yoktu. hatta ben çocuk ergen suçluluğu dersine bir kez bile girmedim ama geçtim. yani bizim bölümü kazanabiliyorsanız %85-90 devam zorunluluğu yok. psikanalitik derslerinin neredeyse tamamında zorunluluk görmedim. ama istatistikte derse gitmeyince olmuyor. ya çok iyi not tutan birinden not alacaksınız ya da gideceksiniz. seçerseniz ben size istatistik word halindeki notlarımı atarım :D

bu arada bizim bölüm öyle kafa patlatmalık bi bölüm değil. ezberle geç. ben böyle bitirdim. bu yüzden okulumu pek sevemedim ama zaten başıma bela olmasın diyorsanız bizim bölüm fena değildir. bizimkinden daha iyisi iibf ve aöf dir diyebilirim.

sakın kendin toplama
inventusta bazen ürünlerde aksiyon oluyor, o zaman avantajlı oluyor; bir de benim alışveriş ettiğim dönemde sistemi topladıktan sonra test falan tetmişlerdi

incehesapta kendileri toplamıyor diye biliyioruım

yani en mantıklısı kendin toplamak ama madem çekiniyorsun ucuz olan neresiyse oradan al. 1300tl az bir para değil. ucuz olan yere güvenmiyorsan al parçaları, montajını güvendiğin bir yerde yaptır. her türlü daha hesaplı bitirmiş olursun

durum buysa pro almana hiç gerek yok. normal ps4 al, senin işini fazlasıyla görür.

Merhaba,

Öncelikle 2013 yılından bu yana fat kasa PS4 sahibiyim. Pro ya da Slim modellerini almaya tenezzül bile etmedim (4K monitör sahibiyim bu arada) hala çalışıyor herhangi bir performans düşmesi, fps drop sıkıntısı yok, son güncel oyunların hepsine sahibim, online olarak da bayağı aktifiz beraber oynadığımız arkadaşlarımızla. PS4 fat kasa işinizi fazlasıyla görecektir bana göre. Çift dualshock olarak alırsanız daha iyi olur, bundle olarak satılan konsollardan almanıza gerek yok, arkadaşlarınızla PSN kardeşliği yaptığınız takdirde o oyunları yarı fiyatına alıp oynacaksınız zaten. 500 GB zaman zaman yetmeyebilir, şu an ki oyunların hemen hemen çoğu 80-90 GB'a kadar yükseliyor, yanına 2 TB HDD alırsanız rahat edersiniz.

"SLIM için ekstra para vermeyi düşünmüyorum" derken eski kasa PS4 almaktan bahsediyorsan..
eski kasalarda inanılmaz rahatsız edici bi fan gürültüsü var.. yeni kasalarda bu sorun çözülmüş..

ayrıca "çok nadiren oyun oynarım" diyen birisinin PSN aboneliği alması da hiç mantıklı değil..
şu an yıllık abonelik 180lira..
yani arkadaşlarınla arada sırada online oyun oynamak için bu ücreti de ödemelisin.

az oynasam da yıllık 180 liraya alırım psn aboneliği. buralarda psn aboneliği 50 euro yıllık olarak. 30 euro civarı gayet iyi. ultimate team falan filan oynarım sürekli oynamayacağım demek haftada 2-3 saat yine oynamaya vakit bulurum.

normalde baktığım yerlerde slimler hep daha pahalıydı burada elimde tek bir tane f chassis normal ps4 diye tanımlanmış bir ps4 var kasa olarak nasıl bir farkı var bilmiyorum.

bir de psn'i türkiye'den alsam avusturya'da kullanmamda sorun olur mu? oyunları da hep türkiye fiyatına göre mi almam gerekir öyle bir durumda yoksa burada bir mediamarkta gidip cd olarak alsam yine çalıştırabilir miyim?

kibrit

bir ihtimal futbol macidir derim ama o zaman football diye yazarlar.

kibrit +1

Kiz/erkek dusurmek bedava diyor.

Eşleşmek bedava diyor

ortak hesap var. para veriyoruz.

Verenlerden. 8 kişilik ayileme! ekmek götürüyorum

4 kişilik ultrahd hesap var,kuzen enpara kampanyasıyla yarısını yatırıyor

birkaç ayda bir yatıranlardanım. çok zamanım olmuyor bir şeyler izlemeye. denk geldiği aylarda manuel ödeme yapıyorum o ay açık oluyor. bazen boşa ödeme yaptığım bile oluyor.

Ortak hesabımız var arkadaşıma ödeme yapıyorum

Ödüyoruz her ay.

29 liralık (2 kullanıcı 2 ekran) ödüyorum tek başıma. Neden bilmiyorum. Az açıyorum netflix’i.

internette birkaç dolara 1 aylık deneme hesapları satılıyor.
bu deneme hesaplarını sanal kredi kartları ile oluşturuyorlar.
bu netflixin verdiği bir hak.

ben oduyorum, 4 kisiye paylasiyorum.

2 yildir tek basima kullaniyorum baskasiyla kullanmayi dusunmuyorum simdilik.

Her ay yatiranlafdan

Arkadaşla ortak kullanıyoruz.

kan emicilerdenim

Parazitim

ilk kez görüyorum. çok kötüymüş

Hiç estetik değil

bana daha çok 2 haftalık oje gibi geldi. tırnak uzamış

bu kadar büyük elde hiç bi şey güzel durmaz.

erkek olarak yorumum
"saçma duruyor"

çok kötü

Beğenmiyorum nöö

Berbat

Çok kötü (erkek)

Kötü ve saçma duruyor. Tırnak etleri ile arada daha az boşluk bırakarak temiz oje sürmek de mümkün.

gayet güzel duruyo

ilk defa gordum begenmedim. tirnak uzamis da oje ustunde kalmis gibi.

iğrenç bence.

hayır beğenmiyorum. başka şekilde sürülmüş ojeleri de beğenmiyorum. bir insan neden tırnaklarını boyama ihtiyacı hisseder anlayamıyorum. bunun güzel olduğunu düşünen bir erkek de tanımıyorum üstelik. ojenin kadınlara daha fazla ürün satmak isteyen kozmetikçiler tarafından uygulanan bir algı operasyonu olduğunu düşünüyorum.

Çok çok kötü.

kadıköyde aktaç spor var. orada bulabilirsin

beyazıtta bir yer var meydanla kapalı çarşı arasında. birebir replikalar var çok kaliteli.

www.sekiz8numara.com

Şu var abi illa yeni sezon olsun diyorsan ayrı.

ben capacityde new balance da liverpool ve celtic formalarını gördüm geçen sene. fiyatları uygundu ancak bu kurdan sonra uçmuştur. liverpool internet sitesinden alabilirsin. replika hakkında bilgim yok.

özmen atkı (istiklalde)

hattrickforma.org

retro ve yeni sezon formaları var. ben aldım sıkıntı yaşamadım.

dolu olur.
olursa, caferağa spor salonu taraflarında bir katlı otopark ve hemen karşısından en az iki küçük taşeron otopark var.

biz haydarpaşa garı nın oradakine bırakıyoruz. genelde boş oluyor ve oraya yürüyene kadar açılıyor insan.

Bulursun orada yer. En kötü kuşdiline bırakırsın. Oranın dolduğunu görmedim bugüne kadar

iskinin karşısında ispark var. double tree otelinin çaprazında. genellikle rahat yer bulunuyor.

saat 12de sahilde, iski tarafında ve salı pazarında yer bulunur.

her bankada bunun için özel birim var.

Bir bankanın bu işlere bakan bölümünde çalışan bir arkadaşım anlatmıştı. Hesabın normalde yaptığı işlemlere göre şüpheli sayılabilecek bir hareket olduğunu tespit eden bir algoritma varmış sanırım ve bu tarz şeyler onların önüne geliyormuş. Onlar da hesap hareketlerini inceleyip, durumun şüpheli olduğuna kanaat getirirse raporluyormuş ve takip ediliyormuş. Hatırladığım kadarıyla bu şekildeydi

@boris takılır baksana anormal hareket.olur iki.liralık.işlem yapana elli cok

Eğer 6 dan az ürünün varsa (hesap), maaş müşterisi değilsen 50 bin TL üstünde nakit şube kontrolü, 250 TL nakit bölge kontrolü, 500 üstü nakit teftiş onayıyla yapılır.
EFT havale gibi nakit olmayan işlemlerde ise; o kadar çok algoritma var ki, 1 TL bile seni takibe aldırabilir.
5000 üstü her işlem de merkez bankasında algoritmalara girer.
Özetle gayri meşru kovalayacaksan bankalardan uzak durman lazım. Hemen enselenirsin.

Bankalar ya kendi geliştirdikleri ya da hazır aldıkları ürünler kullanıyorlar. Bunların bazıları proaktif, yani havale işlemi gerçekleştiğinde mesela karşı hesaba geçiriyor ama bloke koyuyor; manuel olarak incelenip şüpheli olmadığına kanaat getirilirse çözülüyor. Bu işlem genelde müşterinin hesabını eline geçiren biri para çıkarmasın vb. diye yapılıyor. Biri soygun yaptı konusunda öncelikle şu var; bu adam parayı hesabına nasıl yatırdı? Çünkü şubeye gidip "Merhaba ben 2 milyon lira getirdim, hesap açmak istiyorum" derseniz illa ki o paranın kaynağını sorarlar, ya da yeni açılan bir hesaba bir anda yüksek tutarlı para geçerse bloke konur vb.

o milletin nedendir bilinmez bayıldığı gardırop götlüler bu elbiselerin içine giremez çünkü

"Sıfır beden" trendi tam bir şehir efsanesi. Erkeklerin tamamına yakını kıvrımlı seviyor, bu dünyada da böyle. Dolayısıyla mankenlerin artık "manken" olmaları dışında bir olayları kalmadı. Fakat manken, kıyafeti üstünde en iyi taşıyan ölçülere sahip olmak zorunda o yüzden zayıf ve kuru olmaları normal.

podyumdakiler erkek kadın farketmez hepsi aynı tip. çoğu da eşcinsel modacıların yarattığı trend. hatta bazen kadın mı erkek mi çözmen bile zor.

Yüzleri güzel ve çoğu kıyafeti taşıyabiliyorlar. Hele hele bacakları çok düzgün ve uzun olduğu için tayt-şort giydikleri zaman çok yakışıyor.

mesela:
hips.hearstapps.com

i.pinimg.com

O instagram'daki yüzü full makyajlı ama popsu büyük olanlar bunların giydiklerini giyince turşu bidonuna benziyorlar. O yüzden popoma baksınlar diye bikini ile poz verirler.

Sadece kadınlar değil, büyük firmaların erkek mankenleri bile 70-80 kilo arası uzun boylu, yüzü güzel tiplerden seçiliyor.

söylenenler dışında, podyuma çıkan mankenlerin "askı" olması gibi bir kavram da var modada.
yani bazı modacılar bunu tercih ediyor.
böylece mankenler kendi fizikleriyle herhangi bir şekilde giysiden daha fazla dikkat çekmemiş oluyorlar.

göğüsleri ya da popoları çok büyük ya da kıvrımlı olmadığında da daha standart bir beden tipi çıkıyor ortaya.

çünkü instagramdakiler photoshop. o kocaman popolarını açsalar selülit kaynar ama hepsini yok ederler, karınları kat kat olmuştur, sarkıyordur ama sen fotoğrafa baktığında görmezsin. yakışmıyor işte. böyle ipince olmalı demiyorum ama instagramdakiler gerçek değil.

Manken elbise tasiyan insandir, erkegin idealdeki kadin tanimiyla ayrilali 20 yil oluyor. Farkli kavramlar.

başvuruyu seyahat tarihinden belli bir süre önce yapman gerekiyor, daha yeni yaptıysan problem çıkması muhtemel.
başvuru evraklarında verdin zaten bileti adamlara. bu saatten sonra iptal etsen de onların haberi olmayacak zaten. edebilirsin bir şey olmaz.

uçuş numarasını kontrol etmiyorlar mı sistemden?

Satın aldığıma dair THY rezervasyon emailini gönderdim online olarak. Bileti bastırmadım.

Bir erkeğe terbiyesiz demek ne kadar iyi/kötü ise o da aynı. Neden özellikle kadına sormak iyi veya kötü olsun ki bunu. Terbiyesiz demenin cinsiyetçi bir tarafı yok

terbiyesizlik yapmışsa susacak mıyız? ayıp falan değil hatta en makul kınama biçimi bence.

"Terbiyesiz"in nesi kötü olabilir ki ? Ortalıkta sırf kadın olduğu için haddinin bildirilemeyeceğini düşünen tonla kadın mevcut.

Terbiyesiz bir kadın değilse kötüdür tabi lan niye boşu boşuna kadıncağızı zan altında bırakıyorsun??

kadın veya erkek, terbiyesizse denir değilse denmez, kadın olması erkek olması bir şeyi değiştirmez.

Eğer terbiyesiz ise koala'ya bile terbiyesiz derim.

terbiyesiz demek yerine terbiyesizlik ediyorsunuz demek daha az saldirgan bence.
birinde direk kisiye saldiriyorsunuz, digerinde yaptigi belli bir davranisa hitap ediyorsunuz

Eger terbiyesizlik yaptiysa hic kotu degil.
Terbiyesizlik yapmadiysa kotu.

Kadin olmasi bir seyi degistirmez. Kadinin haysiyeti erkeginkinden daha ustun degil.
Soylemde pozitif ayrimcilik direkt cinsiyetciliktir.
Sunun gibi mesela: alkislarlayasiyorum.com
Bu esprinin aynisini "karisinin memesini kesen adam" seklinde yapsaydi boyle gulecek miydi insanlar sizce? Konuyu da dagittik ama neyse.

ben daha trafiğe çıkmadım ve pratiğim olmadığı için, sınavı geçecek kadar öğrendiğini söyleyebilirim.

pratik yapacak zamanınız ve alanınız bol olsa dahi trafiğin içine dalmadığınız sürece tam olarak hiç öğrenemeyeceksiniz. buna ek olarak sürücü kursunda öğrenmek yeterli olmayacaktır muhtemelen. ben ehliyeti on yıl önce falan aldım o zamanlar hiç öğrenilecek gibi değildi. ben önceden bildiğim için gelme demişlerdi hatta.

araba kullanmak mesele değil, mesele trafiğe alışmak

Sürücü kursları sizi trafiğe değil direksiyon sınavına hazırlar. Doğru düzgün durup kalkmayı öğrendikten sonra trafikte kullana kullana geliştireceksiniz. O da tamamen kişisel bir mesele, belli bir süre verilebilecek bir şey değil.

ne kadar yetenekli olduğuna bağlı 3 ayda iyi kullanan da var 3 yıl geçip hala saçma saçma kullanan da var.

araba kullanmayı öğrenmek trafikte kaç km ve kaç saat geçirdiğinle ilgili. aynı şey yüzme ve bisiklete binme ile ilgili olduğu gibi

sürücü kursunda kesinlikle öğrenirsin ve geçersin. eşimde hiç bilmiyordu ve arabamız olmadığı için çalıştıramadım. ama geçti

Sürücü kursu fiyatları benzer oluyor, devlet belirlemiş, aşağı yukarı hepsinin fiyatı aynı skalada. Benim gittiğim en az 1200 tl (bu olabilecek en az yani 14 saat direksiyon dersi + teorik dersi kapsıyor), daha fazla direksiyon dersi almak istersen ona göre artıyor. 22 saatine 1600 tl verdim ben. Seninle aynı durumdayım, daha direksiyon dersleri başlamadı ama ortalamanın altı yetenekte biri 22 saatte en azından sınavı geçecek kadar öğrenir diye düşünüyorum, öyle umuyorum yani yetmezse ek ders alacağım. Daha kısa sürede o seviyeye gelirsem geri kalanında trafiğe yönelik çalışacağım hocayla (hoca dedi). Sen de fazlaca direksiyon dersi al minimumla yetinme bence.

fidye virüsü sızmıştı benim pc ye , harddiskte olan tüm dosyaları kripto şifreleme gibi birşey yapmışlar. Read me diye bir txt bırakmışlar. bitcoins istiyorlar şifreyi vermek için şrfszler

surucu kursu fiyatina benim bildigim 1-2 saat dahil olur. ogretecek baska biri yoksa sen mutlaka ek 3 saat daha al.

bi ünlüye benzettim de çıkaramadım adamı :)

Ayy annem o saçlar gidecek :(
Tatlı gülüş, 6

Gözler mavi olsaydı, Paul Newman'a benzeyebilirdi biraz - göz kısmı sadece.

@high hopes hocam dur aman hatırlama adam tipsizdir de moralim bozulur felan, bu benzetme işleri hep korkutur beni:)
@something valla gidecek gibiydi ama son haftalarda özel bir şampuan-kremle biraz kuvvetlendirdim. Ama gerçekler acıdır, dökülecek :’(
@scientia sayenizde paul newman’i tanımış oldum. Kesinlikle doğru bir tespit. ışıktan belli olmamış ama gözlerim koyu mavi.

Abi bir heyecanla ilk taşı atmışsın ama haftaiçi gece 1buçukta bu tren boş gider ben sana söyliyim :(

Yakışıklı eli yüzü düzgün bir kardeşimizsin. Ama o cılızlık ne bro? Kollar mollar vücut biraz protein yesin, kaslansın, semirsin yahu!

saçları kaybetme müdür

Abi niyeyse bana Palu ailesindeki damadı hatırlattın yahu... Sanki onun daha genç, neşeli bir haline bakıyor gibi hissettim tövbe yarabbim...

Kaan taşaner'e benzettim.

Trakyali misin?

@burka asklfjklsdfj.

gözler şehla mı biraz? bence sevimli gösterdiği için sordum, güneş ışığı da yanıltmış olabilir.

hatta en tatlış şehla SSG bence.

onu yüzde yüz sevmediğini düşünüyosan, başka birini daha fazla seveceğini düşünüyosan ayrıl. karşındakini üzmeyim dersen kendini üzmüş olursun. hayır işi yapmıyosun sonuçta karşındaki elbette üzülecek ama sen daha önemlisin. kızlar ayrılırken duygu sömürüsü yapmayı sever senin için şunu şunu yapmıştım diye de başına kakar. son olarak da ayrıl sana kız mı yok :d

Ayy ne kadar da sevmiyorsun :(
Esyalari onden topla, konusmamiz lazim de disarida bir yerde bulusun. Konusmamiz lazim sozu zaten onu da biraz hazirlayacaktir.

Kafanda bitirdiysen reelde de hiç olmamış gibi uzatmadan çıkar hayatından. Yeniden doğmuş gibi hafifleyeceksin.

(bkz: kapatınca oh be kafa sikiyormuş denen şeyler)

bir de uygun olsanız kaç sene sürecekti acaba ?

Yaparsın hiçbir şey olmaz. Aslansın, kaplansın, her türlü yırtıcı kuşsun ya. At gibi adamsın at.
Ayrıl bitsin be olum.

O çocuk biraz maldı zaten ayrıl gitsin knk ya. Böyle erkek mi olur bırak bırak...

vallahi ayni durumdayim ya! methametim el vermiyor yemin edeim. kıtanıyor insan. ama işte olmaycak da o da belli :((

Mutsuz olduğun bir ilişkiyi sırf o üzülecek diye devam ettirmemelisin. Bu ikinizi de çıkmaza sürükleyecektir. Düzgün bir şekilde yani iki medeni insan gibi ilişkinin neden devam edemeyeceğini konuşup ayrılmalısınız.

''Bir gaz verin de ayrılayım şu kızdan ya''

Şu bile kıza acımama yetti. Yazık. Dalga geçer gibi cümle kurmuşsun. Kız keşke aklını kullanıp kendi bitirse. Ha troll olma ihtimalinde var çünkü buraya gelip böyle enteresan duyuru açmazdın.

Fazla uzatmaya gerek yok. Sevmiyorsan git konuş bence.

gaz, veriyorum hazır ol: ayrıl coco.

vatikanın kendi sitesi var, oradan al. diğer yerlerden almanı hiç tavsiye etmem, saçma sapan fiyatlara satıyorlar. 30 euro gibi fiyatlar gördüm ben, saçmalık.

geçen ay gittim ben. vatikan sitesinden bilet alamadım, tükenmişti. gittiğin zaman bir tane solda, bir tane de sağda sıra alanı var. soldaki bileti olmayanlar, sağdaki olanlar için. hafta içi öğlen 12 civarı gittim ve yaklaşık 1 saat kadar sürdü benim içeriye girmem.

bu arada sıranın olduğu yere gittiğinde 4-5 tane hintli göreceksin, "biletin yoksa bilet verelim abim" falan diye geziyorlar. kan emici tayfa onlar, hiç muhatap olma.

Şuan sitede benim gideceğim tarihte biletler 36 Euro gözüküyor. Kapıda daha mı uygun oluyor ?

öğleden sonra gittim, sıra dev gibiydi ama hızlı ilerliyor, herhalde yarım saat filan beklemişimdir

Yanlış şeye bakıyorsun sanırım sen.
biglietteriamusei.vatican.va
Şu siteden gideceğin tarihe admission ticket alacaksın. Fiyatı 17 euro

aynen yanlış siteye bakıyormuşım buradan alacağım,teşekkürler

kablo geleceğini sanmıyorum

kablo olmaz. dönüştürücü aparatlardan falan olur.

onlar gelmez. sli vs gelir ama dönüştürücüdür, monitör bağlantısıdır onlar gelmez.

Kablo monitörün yanında geliyor.

içerde çok farklı alanlar var. Lojistik, tesis bakım, yeni yatırım gibi bölümler var. onlardan birinde çalışıyordur. şuan çalışan en büyük tesislerden biri diyebilirim.

maaşları ve şartları iyidir

bu tarz şirketlerde çok sık rastlanan bir şey alakasız mühendislik bölümlerinden mezun insanların alakasız işler yapması. çok gördüm ben boğaziçi, odtü mezunu mühendislerin satış departmanında çalıştığını mesela.

şu an maaşlar ne kadar falan gibi spesifik bilgim yok ama philip morris çalışanlarına verdiği maaş, tanıdığı imkanlar anlamında en iyi bir kaç şirketten birisi.

mühendis sadece mühendislik yapacak diye bir sey yok. mühendislik diplomasi sizin analitik basarinizi kanitlar mesela. bundan dolayi bu tarz alanlara girebilir.

mühendis ark muhtemelen satisla baslamis oradan yürümüstür. fabrikada degilse mühendislikle alakasiz satis, pazarlama, digital, hatta IT'de olabilir.
maaslarin tr ortalamasina göre iyi oldugunu söyleyebilirim. hatta gecen sene ekonomik kriz nedeniyle de düzeltme aldilar maaslara.
yani ilk giriste düsük tutmazsaniz güzel paralara calisirsiniz.
ama pozisyon bazli bir dolu degisken var maas araligi veremem.
bir de ayni pozisyona yeni girenle 10 yildir calisan da ayni olmuyor.

ama tr ortalamasina göre iyidir öyle diyeyim.

@kaputt
Key account manager idi yamulmuyorsam.
Tr ortalamasına göre iyidir ne demek mesela project engineer 10 bin mi alır
Ne bileyim müdür 15 mi alıyor. Ne kadar iyidir tr ortalamasına ve tr ortalaması nedir onu da bilmiyorum.

Sizin cevap IK cı cevabı olmuş. “Bizim skalamızın altında/üstünde “ :) tamam da baba skalanız ne yani ? Diyemedim ya la onlara sana çemkirdim o yüzden

Key account manager dedigin pozisyon managerlik degil aslinda. satis uzmanina key account manager diyorlar musteri hesaplarini yonettikleri icin. satis departmani icin illa ki belli bir bolumden mezun olmana gerek yok insaat muhendisi de kamu yonetiminden mezun olmus birisi de bu isi yapabilir.

@hi there
Allahını seven üzerime maaş bilgisi atsın key account manager ya da project engineer için

@jamiryow 3 sene tecrubeli bir arkadasim 7-8 bin gibi bir teklif aldi key acc. manager pozisyonu icin

kostok.

hain kostok diye diye fırlatırsın

Alişan

Onlar yaz sadece.

Aleyna Tilki.

siyasi bir figür? :))

nihat doğan

patron

ajan smith
pamuk prensesdeki kötü kraliçe
full metal jacket - çavuş hartman
sauron
thanos
joffrey baratheon
biff (geleceğe dönüş)

hayret kimse trump dememis

Vurcam kırbacı diye sırıtan çocuk

açık. pasif cümle olduğu çok belli. çin uyarıyor olsaydı "china warns..." olması lazımdı.

haberler sürekli geniş zamanla verilir, geçmiş zamanlı haber olmaz. dolayısıyla pasif cümle olduğu açık.

ikircikli bir durum yok.

net. kafa karıştıracak herhangi bir durum yok

ben olayı bildiğimden anladım ne demek istediğini başlıktan. şöyle bir şey var, ben de bu sabah okumuştum: en.wikipedia.org

however. neden bilmiyorum ama oyle hehe

c ) althought

bence de however. kulağa öyle geliyor. böyle böyle ydsden 90 aldım:)

virgül yapısı ve özellikle kendisinden sonra gelen hard zarf yapısı sebebiyle cevap however, burada however ancak anlamı dışında “ne kadar yaparsa yapsın” anlamı taşıyor

however. Sonrasında gelen zarf sebebiyle. Kesin bilgi.

however kesin bilgi +1

seçenekleri tek tek koyduğunda zaten diğerlerinin hiçbirinin olmadığını da görebilirsin.

however +1

althpugh olsaydı sonrasında “he works hard” demeliydi.

whatsoever ve whenever zaten olmuyor, alakasiz.
although ya da unless olmasi icin arkasindan he works hard gelmesi lazim.
burdaki however, "but" anlaminda degil. o yuzden ters kose yaptirabilir.

'however hard he works...' cevap "however".

"ne kadar çok çalışırsa çalışsın..." anlamı var.

cevap however ama şıklarda olmasa da "how hard he works" de olmaz mı?

However ama burada no matter how kalıbı daha güzel olurdu, daha uygun.

o 7 yıl muhabbeti kalkalı çok olmadı mı ya

kaydını düzenli yeniletiyorsa atılmamıştır. 7 yıl dolmamış sonuçta. atılma geri geldi 2014 yılında. bitirebilir misin bilmiyorum ama.

bir soru daha: 5. yılında 1. sınıftan başlayacak bu kişi, sezon sonu sınıf geçmeyi başarır ve aynı üniversite içi başka bölüm için yatay geçiş yaparsa ne olur? 7 yıllık atılma zamanı aynı mı kalır, yani kalan 2 yılı mı kalmış olur?

atılma 2014 yılında geri geldi, 2014 yılından önce girdiyse 2014+7, 2014'ten sonra girdiyse girdiği yıl +7 yaparak atılacağın yılı hesapla.

ve elbette eğer bitirmek istiyorsa sıkması lazım dişini.

kaydını yeniletmesine gerek yok, okulun öğrencisi hala. sadece derslere girebilmesi için kaydını yenilemeli. bir de kontrol etsin belli bir yıldan sonra harc yükümlülüğü oluyor. 140 küsür ödemesi gerekebilir.

her okulda aynı mı bilmiyorum ama ODTÜ'de 7 yıldan sonra dahi mezun olmaya bir kaç ders kaldıysa fazladan bir kaç dönem daha hak tanınıyor olması lazım, şuan rakamları tam hatırlamıyorum.

edit: ilgili yönetmelik maddesini buldum ekliyorum:
oidb.metu.edu.tr

Azami eğitim öğretim süresi sonunda yapılacak işlemler
MADDE 33 – (1) Azami eğitim öğretim süresi sonunda mezuniyet koşullarını sağlayamayan öğrenciler hakkında yapılacak işlemler aşağıda belirtilmiştir:

a) Öğrencilere daha önce alıp başarısız oldukları (FD, FF, U notu aldıkları) dersler için akademik takvimde ilan edilen tarihlerde iki ek sınav hakkı verilir. Yarıyıl sonu harf notu değerlendirmesi yarıyıl içine yayılan çalışmalar sonucunda oluşan dersler (tasarım dersleri, stüdyo dersleri, laboratuvar, staj uygulamaları, dönem projesi, tez ve teze ilişkin dersler vb.) için ek sınav hakkı verilmez. Bu kapsamdaki dersler ilgili bölüm/EABD tarafından belirlenerek ÖİDB’ye iletilir ve ÖİDB tarafından ilan edilir.

b) İlan edilen tarihte sınava girmeyen öğrenciye telafi sınavı verilmez.

c) Sınavda alınan not tek başına değerlendirilir ve harf notuna çevrilir. Dönem içinde alınan notlar hesaba katılmaz.

ç) Bu sınavlar sonunda mezuniyet için kalan kredili ders sayısı (hiç alınmamış dersler ile FD, FF notu alınan dersler) altı veya daha fazla olanların Üniversite ile ilişikleri kesilir.

d) Bu sınavlar sonunda mezuniyet için kredili iki ila beş dersi kalanlara üç yarıyıl ek süre, ek sınavları almadan mezuniyet için kredili iki ila beş dersi kalanlara dört yarıyıl ek süre ile kayıt hakkı tanınır. Ek süreler sonunda mezuniyet için kredili birden fazla dersi kalan öğrencilerin Üniversite ile ilişikleri kesilir.

e) Mezuniyet için kredili bir adet dersi kalanlara sınırsız ek süre ile kayıt hakkı tanınır.

f) Program müfredatında yer alan bütün derslerden geçer not aldıkları hâlde mezuniyet için gereken genel not ortalamasını sağlayamayanlara diledikleri derslerden sınırsız ek süre ile kayıt hakkı tanınır.

g) Ek süre hakkı kazananlar öğrenci katkı payı/öğrenim ücreti yükümlülüklerini yerine getirerek dönem kayıtlarını yaptırmak zorundadır.

ğ) Sınırsız ek süre hakkı tanınanlardan, üst üste veya aralıklı olarak toplam üç eğitim-öğretim yılı kayıt yaptırmayan öğrencilerin Üniversite ile ilişiği kesilir.

yatay geçişten sonra önceki programında kalan süresi neyse o geçerli olur. sayaç sıfırlanmaz yani.

moral bozmak istemiyorum ama 4 yıldır bu kadar büyük bir ilgisizlik duyduğu bölümü 3 yılda nasıl bitirebilir bunun üzerine bir düşünsün. o 3 yıl da boşa gideceğine farklı bir yol çizmesi de bir alternatif..

çok senelik bir arkadaşım, çok senelik sevgilisiyle nişan atmalı bir ayrılık yaşadı.
uzun zamandır da birlikte yaşıyorlardı. bir anda ilişki bitti, ev gitti falan adam bavuluyla kaldı ortada.

geldi bende kaldı baya bir süre. adama çay yaptım, yeri geldi makarna haşladım, "olum bak şimdi" diye başlayan konuşmalar da yaptım.
şimdi it gibi geziyor etrafta. sanıyorum başarılı oldum

www.bizevdeyokuz.com

18 yaşını doldurmuş öğrenciler 25 yaşlarına kadar ya da kalan öğrenim süreleri boyunca geçerli olacak sürede pasaport alabiliyor. Örneğin; öğrenci 24 yaşındaysa sadece 1 seneliğine eğer 19 yaşındaysa 6 seneliğine harçsız pasaport alabiliyor.

Onu okudum da, şimdi bana 9 aylık mı verecekler? Benim durum biraz istisna olabilir diye düşündüm.

mezun statüsüne geçtiğin an, o pasaport geçersiz oluyor diye biliyorum.
şu an öğrenci göründüğün için başvurup alabilirsin herhalde ama kullanamayabilirsin.

Ya 9 aylık verirler ya da vermezler diye düşünüyorum.

Ben pasaportumu yenilediğimde 25. yaşımı doldurmama 2-3 ay vardı ve bu kadar kısa süre için harçsız pasaport verilmez dendi. Zaten herhangi bir ülkeye seyahat edebilmek için pasaport seyahat tarihinden itibaren en az 6 ay daha geçerli olmalı diye hatırlıyorum. Hatta Fransaya gidebilmek için 1 seneden kısa olmamalı pasaportun geçerlilik süresi.

Yani o yüzden harçsız alabilseniz dahi, resmi olarak 9 ay geçerli gözükür ancak bu şartlarda 3 aydan daha uzun kullanamazsınız gibi duruyor.

kız arkadaşının çocuğu mu var? topuklayacak bir durum yok abartma.

evet. kadın arkadaş biraz tuhaf kaçtı.